Kayıtlar

Mart, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

FAKAT İYİ YORDULAR!!

Resim
Yeni bir sondan herkese merhabalar! Yazılarımı kim okur? Kimler okumaktan memnun olur bilemiyorum fakat yazmayı seviyorum. Duygulara tercüman olabilmek en yegane amacımdır. Umarım yazarken yaşadığım mutluluğu ve huzuru sizlerde okurken hissediyorsunuzdur. Öyleyse gelelim günün konusuna. Konumuz hiçbir şey yapmadan her birimizin hissettiği o yorgunluk hali. Kabul edelim güzel yorulduk. Ama fena yorulduk. Fakat nasılda yorulduk. Bayağı iyi yorulduk. Yalnız nasıl yorulduk ama. Öyle yorulduk ki matematikte x'e verilen değeri kıskanır olduk. Keza ona bile değer verilirken bizim bu premses kalbimizle eşekle oynar gibi oynadılar. O çok istediğimiz hayallerde yer alan bizi gördüğünde üstümüze sümüğünü bile sürmeyecek olan beyaz atlı prensi bulamadık bir türlü. Prense gerek yok en azından bir "Tarzan" bile kurtarabilirdi hayalimizi. Tabi bizlerde bir "Jane değildik fakat yinede hak ettiğimiz bundan daha iyisi olmalıydı. Haksızsam da haksızsın  geçin yada sons...

KAÇIN ORTAMDA ERGEN VAR !!!!

Resim
"Madenin altı bakır Şado'mun gözleri çakır O çakır gözlere Kurban olsun bu fakır." Hadi öncelikle hepimiz kabul edelim; ERGENLİK. ERGENDİK. ERGENİZ. Hepimizin içinde bulunan fakat her an ortaya çıkmaya müsait olan kıro yönümüzü tarif ederken kullandığımız bir kelime aslında ergenlik. Sevgilinin ardından yazılan sözler, şiirlerle girilen tripler, özellikle telefondan bilgisayardan sabahlara kadar dinlenen tripkolik şarkıları daha dün gibi aklımda. Holigan kızlar, erkeksi tavırlar ve giden sevgiliye yazılmış besteleri saymıyorum bile. Hele o Jiletlerle çekilen façalar, dikilen saçlar, ergen tabiriyle emo kız ve erkeklerin göz kornealarını yakan görüntüleri yok mu? Karşımıza çıkan ilk erkeğe hissettiğimiz ağır duygular bizi aşk böceklerine çevirirken ayrıldığımız anda içimizden çıkan 300 Sparta'lı apaçilere engel olamadığımız zamanlar. Sonu olmayan göndermeler, içimizi kasıp kavuran ruh hastası gibi dolaştığımız vakitler işte. En güzel zamanl...

BİR DİLİM MUTSUZLUK TURTASI

Resim
Yeni bir sondan herkese merhaba! Bugün sizlerle alışıla gelmişin dışına çıkıp farklı bir şeyler yapalım istiyorum. Öyle sıradan bir yazı yazmaktansa size hitap eden bir şeyler olmalı mesela. Bu yüzden düşündüm de sizlerin damak zevkine uygun tam hayat tadında bir tarife ne dersiniz? Cevabı evet olarak kabul ediyorum ve tarifimize başlıyorum.  Tarifimiz öncelikle izleyenlerin çok hoşuna gidecektir. Fakat tadanlar için pek bir mutluluk söz konusu değildir. Tarifimizin adı: BİR DİLİM MUTSUZLUK TURTASI Malzemeler: Bir adet aptal, Çok sayıda düşman Dost kazığı Maskeler Bıçaklar veya kesici aletler Göz kararı gözyaşı Püf noktalar: Turtamız tatlı değil tuzludur. Malzemelerin art arda olabildiğince hızlı karıştırılması gerekir. Kesinlikle dinlenmesini beklemeyiniz. Hazırlanışı: Bir adet aptalımızı önümüze alıyoruz. Önce onu olabildiğince seviyoruz. Bu yemek için çok önemli bir noktadır. İçerisine sevgimizi katıyoruz. Daha sonra aptalımız iyice yelkenler...

The End

Son nedir? Son denilince akla ilk ne gelir mesela? Bitmişlik, tükenmişlik? Hangisi daha iyidir? Sonlar mı, başlangıçlar mı? Sonu bilemem ama ben sanırım dibe vurmuş, dibini görmüş gibiyim. Bu yüzden şimdi sizlere sondan yazıyorum. Keza başlangıçlar her zaman olduğu gibi firarda... "Her mutluluğun her neşenin bir sonu var" " Sonunu bilen kahraman olamaz" ya da "Çok gülen çok ağlarmış" cümleleri hayatımın alışıla gelmiş cümleleri olmuştur hep. Sanırım en korktuğum şey sonunda ne olacağını bilemiyor oluşum. Hayatım boyunca çok gülmekten sonunda ağlayacak olmaktan çok korktum. Korktum korkmasına ama en çok gülen hep ben oldum. Ve evet o çok gülen çok ağlarmış cümlesini doruklarına kadar yaşadım. Hatta inanın bana bazen ağlayabilmeyi özlediğim zamanlar bile oldu. Acılar insanlara bazen o kadar ağır gelir ki içinizde atom bombası patlamış olsa bile gözlerde yaprak kımıldamaz. O atom bombasını zamanla inşa ederler içinize, yerleştirirler. Siz farkı...